Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Geçmiş olsun'' dileğinde bulunmak isteyen futbolcular Mesut Özil ve Arda Turan ile eski milli futbolcu ve futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen ile program yapımcısı Acun Ilıcalı'yı kabul etti.
İspanya'nın futbol takımı Real Madrid'de oynayan Mesut Özil ve yine İspanya takımı Atletico Madrid'in oyuncusu Arda Turan ile eski milli futbolcu ve futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen ve program yapımcısı Acun Ilıcalı, 2 ayrı araçla Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne geldi.
Başbakan Erdoğan, ''Geçmiş olsun'' ziyaretine gelen Özil, Turan, Dilmen ve Ilıcalı ile bir saat görüştü.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın da bulunduğu görüşme, basına kapalı olarak gerçekleşti.
Başbakan Erdoğan'a Sürpriz Ziyaret
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Meclisi'nde 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısının kabul edilmesiyle ilgili olarak, ''Fransa'da yapılan oylama, ki bugün Fransa'da yaklaşık 5 milyon Müslüman var, Fransa'da ve Avrupa'da ırkçılığın, ayrımcılığın, Müslüman karşıtlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını net olarak ortaya koymuştur'' dedi.
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile İİT Parlamento Birliğinin katkılarıyla Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen ''Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı''nda yaptığı konuşmada, dün Fransa Ulusal Meclisi'nde Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir yasa teklifinin oylandığını ve kabul edildiğini hatırlattı.
Böyle bir toplantıda Fransa'ya değinmesinin bazı kişiler tarafından sorgulanabileceğini ifade eden Erdoğan, ''Bunu ortak bir mesele olarak gördüğüm için gündeme getiriyorum. Çünkü ayrımcılığın, ırkçılığın bu dünyada nerelerden neşet ettiğini, nerede hala varlığını koruduğunu bilme bakımından bunu söylemeyi kendim için görev telakki ediyorum'' dedi.
Konuya ilişkin dün değerlendirmelerini yaptıklarını ve Fransa'ya yönelik uygulayacakları bazı tedbirleri açıkladıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Fransa'da yapılan oylama, ki bugün Fransa'da yaklaşık 5 milyon Müslüman var, Fransa'da ve Avrupa'da ırkçılığın, ayrımcılığın, Müslüman karşıtlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını net olarak ortaya koymuştur. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türk ve Müslüman düşmanlığı üzerinden seçim kazanma hırsı içine girmiştir ve böyle tehlikeli oyunlar oynamaktan da ne yazık ki kaçınmamaktadır. Cezayir'de, 1945 yılından itibaren tahminen nüfusun yüzde 15'i Fransızların katliamına uğramıştır. Bu bir soykırımdır. Cezayirliler, fırınlarda toplu olarak yakıldı, acımasızca şehit edildi. Eğer Fransa Cumhurbaşkanı sayın Sarkozy, bu soykırımı bilmiyorsa, gitsin babası Pol Sarkozy'e sorsun. Babası Pol Sarkozy, 1940'larda Cezayir'deki Fransız lejyonunda askerlik yaptı. Eminim ki oğluna, Cezayir'deki Fransız katliamı hakkında söyleyecek çok sözü vardır.''
-Sarkozy'e hatırlatma-
Başbakan Erdoğan, Sarkozy'e bir başka hususu daha hatırlatmak istediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''1492 yılından itibaren, yani 15'inci yüzyılın sonlarından itibaren binlerce Musevi aile, İspanya'dan engizisyondan kaçarken onlara Osmanlı devleti, yani bizim dedelerimiz kucak açtı. Bunu söylediğimizde bazı Museviler bundan rahatsız oluyor. 'Niye ikide bir bunları hatırlatıyorsun?' diye... Tarih bilmiyorsunuz da onun için. Binlerce Musevi, Osmanlı topraklarına, Osmanlı'nın hoşgörüsüne sığındı. Yüzyıllar boyunca da Osmanlı Devleti'nin tebaası olarak sorunsuz şekilde hayat sürdü. İspanya'dan kaçıp Osmanlı'ya sığınan Museviler, bugün Yunanistan'da bulunan Selanik şehrine ve çevresine yerleştirildiler. Benedikt Malla, işte Osmanlı'nın sahip çıktığı, kucak açtığı bu Musevilerden biridir. Selanik Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra 1904 yılında Fransa'ya göç etmek zorunda kalmıştır. Benedikt Malla, bugün Fransa'nın Cumhurbaşkanı olan sayın Sarkozy'nin de dedesidir. Sayın Sarkozy, Türkiye'nin tarihinde soykırım bulamaz. Eğer Türkiye tarihine bakarsa, eğer kendi ailesine, kendi aile şeceresine şöyle bir derinliğine bakarsa, orada Türkiye'nin, Türklerin yardımından, hoşgörüsünden, şefkatinden başka hiçbir şey görmez ve göremez.''
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile İİT Parlamento Birliğinin katkılarıyla Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen ''Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı''nda yaptığı konuşmada, dün Fransa Ulusal Meclisi'nde Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir yasa teklifinin oylandığını ve kabul edildiğini hatırlattı.
Böyle bir toplantıda Fransa'ya değinmesinin bazı kişiler tarafından sorgulanabileceğini ifade eden Erdoğan, ''Bunu ortak bir mesele olarak gördüğüm için gündeme getiriyorum. Çünkü ayrımcılığın, ırkçılığın bu dünyada nerelerden neşet ettiğini, nerede hala varlığını koruduğunu bilme bakımından bunu söylemeyi kendim için görev telakki ediyorum'' dedi.
Konuya ilişkin dün değerlendirmelerini yaptıklarını ve Fransa'ya yönelik uygulayacakları bazı tedbirleri açıkladıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Fransa'da yapılan oylama, ki bugün Fransa'da yaklaşık 5 milyon Müslüman var, Fransa'da ve Avrupa'da ırkçılığın, ayrımcılığın, Müslüman karşıtlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını net olarak ortaya koymuştur. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türk ve Müslüman düşmanlığı üzerinden seçim kazanma hırsı içine girmiştir ve böyle tehlikeli oyunlar oynamaktan da ne yazık ki kaçınmamaktadır. Cezayir'de, 1945 yılından itibaren tahminen nüfusun yüzde 15'i Fransızların katliamına uğramıştır. Bu bir soykırımdır. Cezayirliler, fırınlarda toplu olarak yakıldı, acımasızca şehit edildi. Eğer Fransa Cumhurbaşkanı sayın Sarkozy, bu soykırımı bilmiyorsa, gitsin babası Pol Sarkozy'e sorsun. Babası Pol Sarkozy, 1940'larda Cezayir'deki Fransız lejyonunda askerlik yaptı. Eminim ki oğluna, Cezayir'deki Fransız katliamı hakkında söyleyecek çok sözü vardır.''
-Sarkozy'e hatırlatma-
Başbakan Erdoğan, Sarkozy'e bir başka hususu daha hatırlatmak istediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''1492 yılından itibaren, yani 15'inci yüzyılın sonlarından itibaren binlerce Musevi aile, İspanya'dan engizisyondan kaçarken onlara Osmanlı devleti, yani bizim dedelerimiz kucak açtı. Bunu söylediğimizde bazı Museviler bundan rahatsız oluyor. 'Niye ikide bir bunları hatırlatıyorsun?' diye... Tarih bilmiyorsunuz da onun için. Binlerce Musevi, Osmanlı topraklarına, Osmanlı'nın hoşgörüsüne sığındı. Yüzyıllar boyunca da Osmanlı Devleti'nin tebaası olarak sorunsuz şekilde hayat sürdü. İspanya'dan kaçıp Osmanlı'ya sığınan Museviler, bugün Yunanistan'da bulunan Selanik şehrine ve çevresine yerleştirildiler. Benedikt Malla, işte Osmanlı'nın sahip çıktığı, kucak açtığı bu Musevilerden biridir. Selanik Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra 1904 yılında Fransa'ya göç etmek zorunda kalmıştır. Benedikt Malla, bugün Fransa'nın Cumhurbaşkanı olan sayın Sarkozy'nin de dedesidir. Sayın Sarkozy, Türkiye'nin tarihinde soykırım bulamaz. Eğer Türkiye tarihine bakarsa, eğer kendi ailesine, kendi aile şeceresine şöyle bir derinliğine bakarsa, orada Türkiye'nin, Türklerin yardımından, hoşgörüsünden, şefkatinden başka hiçbir şey görmez ve göremez.''
Başbakanımız'dan Sarkozy'e Tarihi Tavsiye
Hazreti Mevlana'ya, gelen eleştiriler üzerine, onu sevenler, ''Bunca eleştiriye karşı söylenecek sözünüz yok mudur?' diye sormuş. Söylediği şudur: 'Suskunluğum asaletimdendir. Yoksa, her söze verilecek bir cevabımız vardır. Ama önce söylenene bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım adam mı diye.' Ne laf var ortada, ne adam var maalesef.
Suat Kılıç'tan Muhalefete Tokat Gibi Cevaplar
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Cumhuriyetin çıtkırıldım bir cumhuriyet olmadığını, Cumhuriyetin kökü mazide olan bir ati'' olduğunu belirterek, ''Bugün Türkiye'de var olan bir zihniyet; kendisine millet, yasama, yürütme üzerinde muhafızlık görevi ihdas ediyor. Siz, hangi anayasal ve yasal yetkiyle TBMM'ye hiza vermeye kalkışıyorsunuz?'' dedi.
Başbakan Erdoğan'dan Başsavcı’ya sert yanıt
12 Temmuz 2011 Başbakan Erdoğan, AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada, Avrupa'nın ortasında yaşanan Srebrenitsa katliamına seyirci kalanların 16 yıl boyunca savaş suçlularının yakalanmasında da yetersiz kaldıklarını, isteksiz davrandıklarını söyledi.
Bosna'da yaşanan katliamların baş sorumlusu olarak görülen Radovan Karadziç'in aranıyor olmasına rağmen 13 yıl boyunca elini kolunu sallayarak dolaştığını, hatta doktor olarak çalıştığını ancak 2008 yılında yakalanabildiğini belirten Erdoğan, başta Srebrenitsa olmak üzere Bosna'da bir çok insanlık dışı katliama kumanda eden ''kasap'' lakaplı Miladiç'in ise savaştan 16 yıl sonra ancak Mayıs 2011'de yakalanarak Lahey'e gönderilebildiğini anımsattı.
Srebrenitsa'nın mağdurlarının 16 yıl boyunca katliamın acısını çektikleri kadar adaletin tecelli etmiyor olmasının da acısını yüreklerinde taşıdıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Srebrenitsa işte bunun için son derece önemlidir. Srebrenitsa vicdanların nasıl karardığını, insan haklarının, insani değerlerin, evrensel değerlerin nasıl ayaklar altına alındığını göstermesi bakımından önemlidir. Srebrenitsa, etnik ayrımcılığın ne büyük bir felaket olduğunu, etnik temizlik girişimlerinin ne kadar gayri insani olduğunu göstermesi bakımında önemlidir. Dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkışanların, kendi inançlarından olmayanlara nasıl kayıtsız kaldıklarını, yanıbaşlarındaki etnik temizliğe nasıl göz yumduklarını göstermesi bakımından Srebrenitsa son derece önemlidir.
Srebrenitsa'yı unutmayacağız ve unutturmayacağız. Dünyanın hiçbir coğrafyasında böyle bir etnik temizliğin, böyle katliamın tekrar yaşanmaması için Srebrenitsa'nın acısını her daim diri tutacağız. Bu millet bu ülke o kadar büyüktür ki 1991-1995 arasında Bosna'da yaşanan her acıyı özellikle de Srebrenitsa'nın acısını yüreğinde hissetmiş sadece dualarıyla değil en ücra köylerde bile varını yoğunu Boşnak kardeşleri için seferber etmiştir. Bu ülke ve bu aziz millet, 'bana ne' dememiştir, 'uzak' dememiştir. Boşnak kardeşlerine sırtını dönmemiştir ve elindeki avucundakini Bosna ile paylaşmıştır.
Bugün bu ülkenin ve bu milletin Mısır, Libya, Yemen, Irak, Suriye, Afganistan ve Filistin için sesini yükseltmesini anlamayanlar, dün Srebrenitsa'ya gözünü kapatan, sırtını dönen, katliamcıların sırtını sıvazlayanlardır.
Bosna'da yaşanan katliamların baş sorumlusu olarak görülen Radovan Karadziç'in aranıyor olmasına rağmen 13 yıl boyunca elini kolunu sallayarak dolaştığını, hatta doktor olarak çalıştığını ancak 2008 yılında yakalanabildiğini belirten Erdoğan, başta Srebrenitsa olmak üzere Bosna'da bir çok insanlık dışı katliama kumanda eden ''kasap'' lakaplı Miladiç'in ise savaştan 16 yıl sonra ancak Mayıs 2011'de yakalanarak Lahey'e gönderilebildiğini anımsattı.
Srebrenitsa'nın mağdurlarının 16 yıl boyunca katliamın acısını çektikleri kadar adaletin tecelli etmiyor olmasının da acısını yüreklerinde taşıdıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Srebrenitsa işte bunun için son derece önemlidir. Srebrenitsa vicdanların nasıl karardığını, insan haklarının, insani değerlerin, evrensel değerlerin nasıl ayaklar altına alındığını göstermesi bakımından önemlidir. Srebrenitsa, etnik ayrımcılığın ne büyük bir felaket olduğunu, etnik temizlik girişimlerinin ne kadar gayri insani olduğunu göstermesi bakımında önemlidir. Dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkışanların, kendi inançlarından olmayanlara nasıl kayıtsız kaldıklarını, yanıbaşlarındaki etnik temizliğe nasıl göz yumduklarını göstermesi bakımından Srebrenitsa son derece önemlidir.
Srebrenitsa'yı unutmayacağız ve unutturmayacağız. Dünyanın hiçbir coğrafyasında böyle bir etnik temizliğin, böyle katliamın tekrar yaşanmaması için Srebrenitsa'nın acısını her daim diri tutacağız. Bu millet bu ülke o kadar büyüktür ki 1991-1995 arasında Bosna'da yaşanan her acıyı özellikle de Srebrenitsa'nın acısını yüreğinde hissetmiş sadece dualarıyla değil en ücra köylerde bile varını yoğunu Boşnak kardeşleri için seferber etmiştir. Bu ülke ve bu aziz millet, 'bana ne' dememiştir, 'uzak' dememiştir. Boşnak kardeşlerine sırtını dönmemiştir ve elindeki avucundakini Bosna ile paylaşmıştır.
Bugün bu ülkenin ve bu milletin Mısır, Libya, Yemen, Irak, Suriye, Afganistan ve Filistin için sesini yükseltmesini anlamayanlar, dün Srebrenitsa'ya gözünü kapatan, sırtını dönen, katliamcıların sırtını sıvazlayanlardır.